top of page
  • Volkan

SAPIENS ~ İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi ~ Yuval Noah Hararı

Sapiens, A Brief History of Humankind

© Yuval Noah Harari, 2012

© Kolektif Kitap, 2015 ~ 1. Baskı, Ekim 2017, İstanbul

Türkçesi Ertuğrul Genç, 2015



İlker Canikligil, Emrah Safa Gürkan'a "Harari balon mu?" diye sorduğunda ESG "I-ıh değil" diyor ve olsa popüler bir şeyi seve seve gömmek isteyeceğini ekliyordu. Sapiens'i okuduktan belki birkaç ay sonra izlemiştim hem ESG'yi hem de Youtube video serilerini sevmeme sebep olan bu diyalogu.


Harari'nin Sapiens kitabını okumam da, tarih müptelalığımın zirve yaptığı dönemlere denk geldi ve belki de o yüzden çok etkilenmiştim kitaptan. Bir de herhalde bir tarihçinin (sonuçta yaşanmış bitmiş bir geçmişi anlatacağını düşünürsek) bu kadar çarpıcı bir kitap yazmasını beklemeyişimden.




Kitabın ilk 100 sayfası özellikle çarpıcı, çünkü sağlam görüşlerle desteklenmiş bir evrim görüşünü gözünüze soka soka irdeliyor. Aşağıda bazı alıntılarla örneklemeye çalıştım.


Sonraki sayfalarda, kitabın alt başlığındaki gibi "kısa bir insanlık tarihini" kronolojik değil ama yine çarpıcı örneklerle sunuyor.


Alet üretimine ilişkin ilk kanıtlar; Kuzey Afrika, Asya ve Avrupa'ya göç ve coğrafi farklılıklar sebebiyle farklı türlerin ortaya çıkışı; ateşin günlük olarak kullanılması; Sapiens'in Neandertaller ile ilk karşılaşması; Avustralya'ya varılması; Amerika kıtasına yayılma; tarım devrimi; şehirlerin ortaya çıkması; yazının ortaya çıkması; ilk imparatorluk; Hammurabi kanunları; Persler; Orta Amerikadaki krallıklar; Amerika kıtasının tekrar keşfi gibi popüler tarih hikayelerini bir de Harari'den okumalısınız.


Hele ki "tarih sevmiyorum, okuyamıyorum" diyenlerdenseniz. Fikriniz değişebilir.



Sf. 19

Homo sapiens de bir aileye mensuptur. Bu sıradan bilgi tarihteki en sıkı korunan sırlardan biriydi. Homo sapiens uzunca bir süre kendisini diğer hayvanlardan ayrı, ailesiz (kuzeni veya kardeşi, hepsinden de önemlisi ebeveyni olmayan) bir yetim olarak gördü, ama durum böyle değildi. Sevelim ya da sevmeyelim, büyük maymunlar adı verilen gürültücü ve büyük bir grubun üyesiyiz. Yaşayan en yakın akrabalarımız arasında şempanzeler, goriller ve orangutanlar var, ve şempanzeler bunların en yakını. Yalnızca 6 milyon yıl önce, tek bir dişi maymunun iki kızı oldu. Bunlardan biri tüm şempanzelerin atası olurken, diğeri de bizim büyükannemiz oldu.

Sf. 21

Bütün bu türleri ergaster'in erectus'a, erectus'un Neandertallere ve Neandertallerin bize evrildiği düz bir soy çizgisi olarak düşünmek yaygın bir hatadır. Bu çizgisel model, dünyada belirli bir anda sadece tek bir insan türünün var olduğu ve tüm önceki türlerin bizim eski modellerimiz olduğu yönünde yanlış bir izlenim yaratmaktadır. Gerçekte ise yaklaşık 2 milyon yıl önceden 10 bin yıl öncesine kadar dünya aynı anda pek çok insan türüne ev sahipliği yapmıştır. Ayrıca neden yapmasın ki? Bugün dünyada pek çok tilki, ayı ve domuz türü var. 100 bin yıl önceki dünya en az altı değişik insan türüne ev sahipliği yapmaktaydı. Geçmişimizdeki çok türlü durumdan çok şu anki yalnızlığımız istisnai ve belki de tehdit edici. Az sonra da göreceğimiz gibi, türümüz Sapiens'in kardeşlerinin anılarını bastırmak için iyi sebepleri var.

Sf. 23

Bununla birlikte, iki ayak üstünde yürümenin dezavantajları da vardır. İlkel atalarımızın iskeletleri, milyonlarca yıl boyunca dört ayağı üstünde yürüyen ve görece küçük kafası olan bir canlıdan evrilmiştir. Dik bir pozisyona geçmek büyük bir zorluktu, özellikle de iskeletin çok geniş bir kafayı desteklemesi gerektiğinde. İnsanlık geniş görüş açısının ve becerikli ellerinin bedelini sırt ağrıları ve boyun tutulmalarıyla ödedi. Kadınlar daha da fazlasını ödemek zorunda kaldı. Dik bir duruş daha dar kalçalar demekti ve bu da doğum kanalını daraltıyordu, üstelik aynı anda bebeklerin de beyni giderek büyüyordu. Doğumda ölüm, dişi insanlar için ciddi bir sorun haline geldi. Bebeklerin kafası ve beyni daha küçük olduğundan, erken doğum yapan kadınlar daha çok hayatta kaldılar ve daha çok çocuk sahibi oldular; doğal seçilim bu şekilde erken doğumlara hayatta kalma şansı verdi. Elbette böylelikle diğer hayvanlara kıyasla insanlar, pek çok hayati öneme sahip sistemleri henüz tam olarak gelişmemişken erken doğar hale geldiler. Bir tay doğumdan kısa süre sonra yürüyebilir, bir yavru kedi birkaç haftalıkken annesi yiyecek arayışı sırasında onu yalnız bırakabilir. İnsan bebekleriyse yıllar boyunca yardım, bakım, koruma ve eğitim için büyüklere muhtaçtır. Bu durum insanlığın olağanüstü sosyal becerilerine ve kendine özgü toplumsal problemlerine ciddi katkı yapmıştır. Yalnız yaşayan anneler, eteklerinde yardıma muhtaç çocuklarıyla kendileri ve yavruları için gıda ararken çok zorluk yaşamıştır. Bir çocuk büyütmek, ailenin diğer üyelerinden ve komşulardan sürekli yardım almayı gerektirir, bu yüzden bir insanı büyütmek için bütün kabileye ihtiyaç vardır. Evrim böylelikle, güçlü sosyal bağlar kurabilenleri desteklemiştir. Buna ek olarak, insanlar az gelişmiş olarak doğduklarından diğer tüm hayvanlardan daha çok eğitilebilir ve daha çok sosyal ilişki kurabilirler. Pek çok memeli, anne karnından fırından çıkan toprak kap gibi çıkar, onları yeniden şekillendirmeye çalışmak onlara zarar verir. İnsanlar ise anne karnından bir ocaktan çıkan erimiş bir cam gibi çıkarlar ve şaşırtıcı oranda şekillendirilebilirler. Bu yüzden bugün çocuklarımızı Müslüman veya Budist, kapitalist veya sosyalist, savaşçı veya barışçıl olarak eğitebiliyoruz.

Sf. 37

Efsaneler, mitler, tanrılar ve dinler ilk kez Bilişsel Devrim sayesinde ortaya çıktı. Daha önce pek çok hayvan ve insan türü "Dikkat et! Bir aslan!" diye uyarı gönderebiliyordu, ama Bilişsel Devrim sayesinde, Homo sapiens "aslan kabilemizin koruyucu ruhudur" deme becerisi kazandı. Kurgular hakkında konuşabilme becerisi, Sapiens dilinin en özgün yanıdır.

Sf. 119

Muhtemelen bundan önceki paragrafları okurken bazı okurlar sandalyelerinde huzursuzca kıpırdandılar. Bugün çoğumuz böyle tepki verecek şekilde eğitiliyoruz. Hammurabi Kanunları'nın bir mit olduğunu kabul etmek kolaydır, ama insan haklarının da aynı şekilde bir mit olduğunu kabul etmeyi istemeyiz. Eğer insanlar insan haklarının sadece hayallerinde yaşadığını fark ederse toplumumuzun çökme ihtimali ortaya çıkmaz mı? Voltaire Tanrı hakkında, "Tanrı yoktur ama bunu sakın hizmetkarıma söylemeyin, yoksa geceleyin beni öldürür," demiştir. Hammurabi aynısını hiyerarşi ilkesi hakkında, Thomas Jefferson da insan hakları için söylerdi. Homo sapiens'in doğal hakları yoktur, tıpkı örümcekler, sırtlanlar ve şempanzelerin doğal hakları olmadığı gibi; ama bunu hizmetkarlarımıza söylememeliyiz, yoksa geceleyin bizi öldürürler.



Yorum ve önerileriniz için şimdiden teşekkürler.

Volkan

29 views0 comments

Recent Posts

See All
bottom of page