top of page
  • Volkan

OSMANLI TARİHİNDE Efsaneler ve Gerçekler ~ HALİL İNALCIK

© Kronik Kitap, 2015

Osmanlı Tarihi Dizisi: 9

1. baskı: NTV, 2015, İstanbul

15. baskı: Nisan 2020, İstanbul


Sf. 29

... 3. Ertuğrul aşîreti ile gelüp Ahlat şehri nevâhisinde temekkün itdiler." 4. Çün kefere (Moğol) hücumu ziyâde oldı, andan dahi göçüp Rûm diyarına geldiler. ...

Halil İnalcık'ın bu kayda değer eseri, Türkmenler'in Anadolu'da yayılışı konusuyla başlıyor. "Son araştırmalarla Ertuğrul Gazi'nin gerçek hikâyesi" bölümünden yukarıdaki alıntıda olduğu gibi, çeşitli tarihi belgelerden hareketle popüler tarihi konuları açıklığa kavuşturuyor.


Elbette Türkmen yayılışı sonrası, Selçuklular, Ertuğrul Gazi, Osman Bey ve Osmanlı Devleti sıralamasıyla devam ediyor.


Selçuklu Sultanı I. Alâeddîn Keykubad'ın Moğollar ile mücadelesini anlatırken, birkaç ay önce okuduğum Cengiz Han kitabının peşine eklemeler yapmış oldum. Moğollar'ın Anadolu'nun yanıbaşında yaptıkları fetihleri o kitapta okumuştum; şimdi bunun Anadolu'daki etkisini de başka bir kitapta takip ediyoruz. Tarihte senkronizasyon müthiş bir keyif.


Sf. 42

Cebe ve Söbüdey'in Harezmşahı takib ederek Azerbaycan'a girmeleri Anadolu'da dehşetle öğrenildi. Durum uzak görüşlü Selçuk sultanı I. Alâeddîn'i derin bir kaygıya düşürmüş ve rakibi Harezmşah sultanı Celâleddin'e ittifak önermişti. Fakat Azerbaycan'a yerleşen Celâleddin'in Doğu Anadolu'yu devletine ilhak etme girişimleri üzerine iki taraf savaşa sürüklendi ve sonunda Erzincan Ovası'nda Yassı-Çimen'deki muharebede Alâeddin üstün geldi (10 Ağustos 1230). Celâleddin'in ölümü üzerine (Ağustos 1232) devleti dağıldı ve 12 bin Harezmli Türkmen Alâeddin'in hizmetine girerek Anadolu'ya yerleşti.

İbn Bîbî gibi eski kaynaklardan alıntıları okurken, aşağıdaki gibi ifadeler tarihteki zaman, mekan ve kişilerle ilgili algılarınızı güçlendiriyor.


Sf. 43

"Ulug Keykubâd"ın ölümüyle "ahval-i memâlik-i Rum ve Şam" kargaşa içine düşecektir.


Sonraki bölümde Halil İnalcık Osmanlı Devleti'nin 1299'da mı 1300'de mi yoksa daha önce veya sonra mı kurulduğu tartışmalarına, biraz da "kime göre" bağlamında cevap veriyor:


Hicri 699 yılını işaret eden eski kaynakların (ki Hicri 699 yılı, miladi 28 Eylül 1299'da başlıyor ve 18 Ağustos 1300'de bitiyor) bu yılda gerçekleşen bir dizi olaya (Osman'ın tekvurları bertaraf edip Bizans sınırına dayanması, Orhan'ın İznik'e akınlara başlaması gibi) ithafen dile getirildiğini ama Hicri 699 yılının Osmanlı Devleti'nin kuruluş tarihi olduğu savının bir mitoloji olduğunu açıklıyor.


Sf. 58

Osman'ı gerçekten bağımsız bir bey yapan 1302'deki Bapheus / Koyunhisar zaferidir.

Beni üzerinde düşünmeye sevk eden ilginç birçok bilgiden bazılarına değinmem gerekirse:


Papa II. Pius'un 1461'de Fatih Sultan Mehmed'e bir mektup yazarak onu Hristiyanlığa davet ettiği...


I. Murad'ın isminin başındaki Hüdâvendigâr (Hünkâr) ünvanının aslında bir Osmanlı padişahının ilk kez İmparator ünvanı alması anlamına geldiği...


Fetret Devri'nde mücadeleye giren şehzadelerin sultan ünvanı alamadıkları için aldıkları "Çelebi" ünvanının "soylu" anlamına geldiği...


gibi örnekleri sayabilirim.



Papa II. Pius'un Fatih Sultan Mehmed'i Hristiyanlığa davet ederken "böylece Hristiyanlar üzerindeki egemenliğini meşrulaştıracağını" söylemesi özellikle ilginç. Çünkü İstanbul'u almış ve Avrupa'yı zorlamaya devam eden ve kültürel olarak da yüzü Batı'ya dönük Fatih için değerlendirilemez bir öneri gibi durmuyor. Tarihte başka imparatorluklarda da örnekleri çok. Eğer kabul edilmiş olsa, bugün belki de hepimizin Hristiyan olmuş olacağı fikri, üzerinde düşünülmeye değer.


Kitap yine ilginç hikâyeler olan II. Osman'ın ve I. İbrahim'in öldürülmeleri ve Kösem Sultan'ın saraydaki nüfuzu ile ilgili bölümlerle devam ediyor. İnalcık usta, çeşitli belge ve mektuplardan alıntılarla bu konuların gerçek yüzlerini etraflıca inceliyor.


Kitaptaki bir diğer kayda değer konu ise Martin Luther'in esinlendiği Confutatio Alcorani adlı 1542'ye ait İslâm'ı irdeleyen eserden bahsedilen 7. Bölüm ve Luther ile Osmanlı'nın ilişkilerini inceleyen 17. Bölüm... Okumaya değer.



Belirtmek gerekli diye düşünüyorum ki, Halil İnalcık gibi büyük tarih ustalarının bu tip kitaplarını okumak hiç de kolay değil. Anlatımları her daim detaylı ve iyi bir konsantrasyon gerektiriyor. Tekrarları dert etmemek, hatta sindirmek için bir araç olarak kabul etmek lazım. Özellikle bu kitap daha önceki notlardan derlendiği için durum daha da aşikar.


Örneğin Fatih'in Rumeli Hisarı'nı (Boğazkesen) yaptırdığı bilgisi, sayfa 125'te, sayfa 131'de, sayfa 141'de, belki işaretlemeyi unuttuğum bir veya iki sayfada daha var. Çok sayıda not üzerinden yazılmış kitaplar olmanın yanısıra, ustaların zihinlerindeki bilgilerin farklı konuları anlatırken birbiriyle ilişkilendiriliyor olması kaynaklı olsa gerek.


Yorum ve önerileriniz için şimdiden teşekkürler.

Volkan

11 views0 comments

Recent Posts

See All
bottom of page