top of page
  • Volkan

ESKİ ÇAĞ'DA YAKIN DOĞU ~ AMELIE KUHRT

The Ancient Near East c. 3000-330

Copyright © 1995, Amélie Kuhrt, Routledge, Taylor & Francis Group

© Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2007, İngilizce'den çeviren Dilek Şendil



Birinci ve ikinci ciltlerinin arasında, 2 farklı kitap okuduğum için epeydir masamın üstünde duran bu toplam 1000 sayfalık kitapları nihayet bu haftasonu bitirdim.


Peter Jones'un anlatımından daha iyi bir tanıtım yapmam mümkün değil:,

Bu harikulade kitap, hatrı sayılır karmaşıklıkta bir konuda yapılmış ve geniş bir kaynakça ile birçok dipnotun eşlik ettiği üst düzey akademik bir çalışmanın gayet rahat bir şekilde okunabileceğini de kanıtlıyor. Bu iki ciltlik dev eserin, kapsadığı alan, akademik düzey ve yorumlama gücü açısından bugün bir benzeri daha yok.



Sayfa sayısından da anlaşılacağı üzere, birçok konuda detayların hepsine girmekten çekinmeyen Kuhrt, aynı dönemi farklı uygarlıkların bakış açılarından farklı bölümlerde ele almak zorunda kalıyor elbette, ama kitabın "bölüm numaraları"na atıfta bulunarak okuyucuyu karmaşıklıktan mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışıyor.


Ben zaten neredeyse detaylara girecek kadar sık şekilde not aldığım için bu kolaylığa başvurmak zorunda kalmadım ama özellikle kral isimlerinin tekrarlaması sebebiyle akışı takip etmek imkansıza yakın olabilir.


MÖ 3. binyılda Mezopotamya'da Sümer'in kentlerindeki gelişimle başlayan serüven, Eski Asur ve Eski Babil Dönemleriyle paralel olarak Mısır'da Eski Krallık ve Orta Krallık'ta olanları detaylarıyla özetliyor.


Ubeyd kültürünün ardılı olan kültür evresi Uruk (yaklaşık MÖ 4000-2900) çanak çömleklerde görülen bir değişimle belirlenir. Boyalı Ubeyd çömleklerinin yerini oldukça sade, çark yapımı ürünler almıştı. En erken evreler hakkında hâlâ pek az şey bilinmekle birlikte, bütün evreleriyle ilgili belli başlı bulguları neredeyse tek başına sağlayan Uruk/Varka yerleşmesi kültüre adını vermiştir.
Uruk evresini Uruk tabletlerinde tam olarak ilk okunabilen Sümerlerin gelişiyle ilişkilendirmeye soyunanlar çok. Bu sorunun izini süren belgeler ne kadar sınırlı olsa da Sümerler daha erken zamanlardan itibaren bu bölgede olasılıkla başka halklarla birlikte yaşamışlardı.

Yaklaşık MÖ 1600'lere gelindiğinde Hititler'in ortaya çıkmasıyla, Mezopotamya ve Mısır'a ilaveten Küçük Asya (bugünkü söyleyişimizle Anadolu) da resmin içerisine giriyor.


Medeniyetler büyüyüp imparatorluklar serpildikçe, artık Mezopotamya, Mısır, Küçük Asya, Levant (Suriye ve Akdeniz'in doğu kıyıları) ayrımı kalmıyor, Mısır Hititlerle, Babil İsrail ile, Mitanni Emar ile karşılaşıyor ve imparatorlukları imparatorluk yapan tüm faktörleri ele almak gerekiyor.


Farklı bölümler de böylelikle birbirine bağlanmış oluyor. Farklı yerlerde aynı anda geçen film sahnelerindeki karakterlerin hikayelerinin, filmin ilerleyen dakikalarında birbirleriyle karşılaşması gibi...


Bu sırada II. Ramses Hititlerin batı sınırındaki bağımlı Mira devletiyle haberleşiyordu. Babil ile Mısır da, en azından bir süre, Urhi-Teşub’u (VK notu: Muwatalli’nin oğlu) amcasına (VK notu: Hattuşili) karşı destekleme fikrini tartmıştı. Hattuşili’nin bu zor ve tehlikeli siyasal koşullarla mücadelesinde kısa zamanda başarılı olduğu (denetimden çıktığı anlaşılan Mira dışında), II. Ramses’le 1296’daki (1258) büyük barış antlaşmasını imzalamasından bellidir. Bu antlaşmanın hem Mısırca hem Hititçe (daha doğrusu Akkadca) nüshaları korunmuştur. Antlaşma, Levant genelinde barış ve istikrar dönemi sağlamış, krallar, eşleri, hatta çocukları birbirleriyle düzenli mektuplaşmaya başlamıştı. Mısır’a bir kraliyet gezisi planlanmış, firavunun bir Hitit prensesiyle evlenmesi kararlaştırılmıştı.

Hititlerin Eski Çağ'da Yakın Doğu'ya etkisinden etkilendiğimde, bu kitaba ara verip Trevor Bryce'ın kitaplarını okumaya başlamıştım zaten. Gerçekten çok etkileyici bir uygarlık. Bulunduğumuz topraklardaki tarih mirasları görkemli. Ben de en kısa zamanda -bugüne kadar neden yapmadığıma hayıflanarak- Hattuşa'ya gitmek için sabırsızlanıyorum.


İkinci Cilt'te İsrail'in kuruluşuyla birlikte, tarih hem Eski Ahit'ten pasajları tarihi gerçeklerle doğrulamaya çalışarak, daha sonrasında da aynı şeyi Heredot'un yazdıkları için yaparak mükemmel bir yol izliyor. Gerçekliğin peşinde olan benim gibi okuyucular için ideal.


Bu konu elbetteki bazı yerlerde yazılı malzeme (steller, anıt mezarlar, mektuplar vb.) ve arkeolojik malzeme (çanak, çömlek, vb.) sınırlı sayıda olduğunda açıkta kalmaya sebep olunca pusu biraz dağıtmak için antik tarihçilere güvenmekten başka çare kalmıyor.


İsrail ve Yehuda'nın ayrılması sonrasında, Mezopotamya ve Levant'ta Yeni Asur İmparatorluğu ve onun peşinden Yeni Babil İmparatorluğu'nun detaylarıyla devam eden kitap, elbette ki Mısır'daki durumu da tüm detaylarıyla anlatıyor.


Bu krallıkların Anadolu'daki bağlantıları, hem doğu hem de batı Anadolu'da yaptıkları savaşlar ve ticaret de gündeme alınınca, elbette Urartular, Lidyalılar, Frigyalılar, İyonyalılar da kitabın konuları arasında.


En sonunda Perslerin kurduğu Ahameniş İmparatorluğu'nun ihtişamı ve tüm hükümdarlarının detaylarıyla yaptıkları anlatılırken, satraplıkların nasıl idare edildiği (kabaca eyalet valilikleri denebilir) anlatılırken, Batı Anadolu'daki satraplıklar üzerinden Atina, Sparta ve diğerleriyle ilişkilere de değiniliyor.


Dareios’un oğlu ve halefi Kserkses’in (MÖ 486-465) bütün temel noktalarıyla babasının politikalarını devam ettirdiği görülebilir. Bazı Yunanlılar (Thebai, Thessalia) kendilerini Persia’ya bağlamış, ama bazıları buna karşı çık-mıştı (Sparta, Atina). Yunanlılar 480’de Pers donanmasını Salamis boğazında bozguna uğratmışlardı. Kserkses ciddi bir ayaklanmayı bastırmak için Babil’e döndüğünde Yunanistan’da bırakılan azımsanmayacak sayıdaki Pers ordusu sonunda MÖ 479’da kıyasıya geçen Plataea meydan muharebesinde yenilgiye uğratılmıştı. Atinalılar Ege'de ve Trakya ile Küçük Asya kıyılarında Perslere karşı açılacak savaşa mali ve askeri kaynak aktarmak için Delos Birliği’ni kurdular. Atina önderliğindeki konfederasyon 470’ler ve 460’lar boyunca büyük başarılar elde etti.

Büyük İskender'in tarih sahnesine çıktığı MÖ 300'lerle birlikte de son buluyor.


Çok uzun zaman ayırdığım ama birçok detayı takip ederek tarihin bu kısmını daha net anlama yardımcı olduğu için okumaktan hiç pişman olmadığım bu kitaplar için yazarıyla birlikte, yukarıda isimlerini verdiğim yayınevleri ve çevirmenine de teşekkürü borç biliyorum.


Yorum ve önerileriniz için şimdiden teşekkürler.

Volkan

24 views0 comments

Recent Posts

See All
bottom of page